Çehov’un Gözlüğünden Bakmak
Bir önceki yüzyılda doğup bir sonraki yüzyılda, radikal değişim süreçlerinin tanığı olarak yaşayan, psikolojik derinlikli karakterlerin hikâyesini; dilin, bir iletişim aracı olarak işlevsizliği, durum-eylem/eylemsizlik çelişkisi gibi 20. yy metinlerinin kimliğini belirleyecek unsurlarla iç içe kurgulamak, Çehov’un yazarlık dehasının en belirgin göstergelerinden biridir.
Ve aşikâr ki, sahne ya da kâğıt üzerinde, hakkında kurulacak her cümlenin eksik kalacağı zenginlikteki alegorisiyle “Vişne Bahçesi”; Çarlık Rusyası’yla birlikte yıkılacak toprak aristokrasinin, palazlanan burjuva sınıfının ve yaklaşmakta olan devrimin çatışkısından öte, her yeni okumanın şimdiki zamanına ve o zamanın insanına dair yeni keşifler sunuyor olacaktır.
Tüm bu edebi yetkinlik ve evrenselliği bir yana, Çehov’u yaşadığı çağda dahi zamanının ötesinde bir yazar yapan asıl şey belki de, çağının gerçekliğine ve tanığı olduğu sürece “absürd” olanı fark edebilecek mesafeden bakabilmesidir. Onun sahnesinde, yaşadığı döneme ilişkin bir gerçekliği de taşısa “trajik olan”, aynı anda ironiyi besleyen, çelişkileri daha da görünür kılan güçlü bir araca dönüşür.
Çehov’un oyun kişileri; geçmişe göre başkalaşmış ama geleceğe göre de tamamlanmamış hallerinin şekilsizliği, görünmeye çabalarken aslında oldukları şeyi ele verişleri ve söylediklerini eylemek konusundaki basiretsizlikleriyle, her defasında acıklı biçimde gülünç duruma düşer, gülünç biçimde bir türlü müdahil olamadıkları trajik durumu yaşarlar.
Ve Çehov’un keskin bakışıyla, tarih kitaplarına büyük puntolarla geçmiş bir başka zamanın insanları, bir o kadar tanıdık, bir o kadar gerçek karşımızda dururlar.
Sinem Özlek